| Emanet |
Ar. |
Kız/Erkek |
1. Korunmak için birine veya bir yere bırakılan kimse. 2. Can.
|
| Elveda |
Ar. |
Kız |
Bir daha kavuşulamayacağı düşünülen bir şeyden ayrılırken kullanılan bir söz.
|
| Elvan |
Ar. |
Kız/Erkek |
1. Renkler, çeşitler. 2. Rengârenk.
|
| Elmas |
Yun. |
Kız |
1. Mücevher olarak kullanılan saydam, değerli taş. 2. Çok sevgili ve değerli.
|
| Elik |
T. |
Kız |
Ceylan.
|
| Elife |
Ar. |
Kız |
1. İstenilen, alışılan şey. 2. Alışılmış, alışkın.
|
| Elif |
Ar. |
Kız |
1. Arap alfabesinin ilk harfi. 2. İnce uzun boylu kız. 3. Alışmış, alışkın.
|
| Elgin |
T. |
Kız/Erkek |
Garip, yabancı, gurbette yaşayan.
|
| Eldem |
T. |
Kız/Erkek |
1. Yumuşak başlı, uyumlu.2. Cana yakın.
|
| Elçin |
T. |
Kız/Erkek |
1. Deste, tutam. 2. Daha çok yaz gecelerinde öten bir böcek türü, ağustos böceği. 3. Bulmaca, bilmece.
|
| Elçim |
T. |
Kız |
bk. Elçin
|
| Elbirlik |
T. |
Kız |
Bir işi yapmak için birleşme, beraberlik, dayanışma
|
| Elbirle |
T. |
Kız |
El birliği ile.
|
| Elânur |
Ar.+Far. |
Kız |
Gözü sarıya çalan kestane rengi olan güzel.
|
| Elaldı |
T. |
Kız |
"Becerisini büyüklerinden edindi" anlamında kullanılan bir ad.
|
| Elâ |
Far. |
Kız |
Gözde sarıya çalan kestane rengi.
|