| Lâmia |
Ar. |
Kız |
Parlayan, parıldayan, parlak.
|
| Meşale |
Ar. |
Kız |
1. Ucunda alev çıkararak yanıcı bir madde bulunan aydınlatmaya yarayan değnek. 2. Herhangi bir konuda ışık tutan kimse, önder.
|
| Müyesser |
Ar. |
Kız |
Kolaylıkla olan, kolay yapılan.
|
| Seyran |
Ar. |
Kız/Erkek |
Gezme, bakıp seyretme.
|
| Abide |
Ar. |
Kız |
1. Anıt. 2. Önemi ve değeri çok olan yapıt.3. İbadet eden, tapan kul.
|
| Nuhbe |
Ar. |
Kız |
Her şeyin iyisi, seçkini.
|
| Sabiha |
Ar. |
Kız |
Güzel, şirin, hoş.
|
| Seyyal |
Ar. |
Kız |
Akıcı, akan, akışkan.
|
| Taçnur |
Ar. |
Kız |
Işıktan, nurdan taç.
|
| Fıtnat |
Ar. |
Kız |
Zihin açıklığı, kolay kavrama ve anlama yeteneği, zekâ.
|
| Gurbet |
Ar. |
Kız |
1. Gariplik, yabancılık, yuvasından, yurdundan veya kentinden uzakta olma durumu. 2. Yabancı.
|
| Hatıra |
Ar. |
Kız |
1. Bellekte yaşamaya devam eden geçmiş izlenim, duygu veya olay. 2. Bir kimse veya olayı hatırlatan nesne, yadigâr.
|
| Lâmiha |
Ar. |
Kız |
bk. Lâmih
|
| Sabir |
Ar. |
Kız/Erkek |
Dayanan, sabreden.
|
| Seyyare |
Ar. |
Kız |
1. Gezegen. 2. Kervan, kafile.
|
| Hatice |
Ar. |
Kız |
Erken doğan kız çocuğu.
|